Koronavirüsün iki yeni varyantına tedbir şart
Tıbbi biyoloji ve genetik uzmanı KKTC Cumhurbaşkanlığı Sağlık Danışmanı Prof. Dr. Nedime Serakıncı, COVID-19’un son varyantları Pirola ve Eris’e ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Pirola varyantının bazı çevrelerce Omicron’un ilk ortaya çıkışından bu yana “en endişe verici yeni COVID-19 türü” olarak tanımlandığını aktaran Serakıncı, resmi olarak “endişe verici bir değişken” olarak sınıflandırılmayan varyantın çok sayıda mutasyon taşıdığını ifade etti.
BA.2.86 koduyla gösterilen Pirola varyantının 2022’nin başlarında hızla artan vaka sayılarından sorumlu Omicron’un BA.2 alt değişkeninden evrimleştiğinin düşünüldüğünü dile getiren Serakıncı, “Artık BA.2.86 tanımlandı ve rutin olarak izlenebiliyor ve incelenebiliyor. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Birleşik Krallık Sağlık Güvenliği Ajansı (UKHSA) ve uzmanların tümü, varyantla ilgili sonuçlara varılmadan önce daha fazla veriye ihtiyaç duyulduğunu savunur durumda.” diye konuştu.
“Eris, Pirola varyantından daha yaygın”
Eris varyantının ise şubat ayında tespit edildiğini, temmuz itibarıyla daha çok konuşulmaya başlandığını belirten Serakıncı, “Elimizdeki veriler, Eris varyantının Pirola varyantından daha yaygın olduğunu gösteriyor. Bu varyant DSÖ tarafından ‘takip edilen varyant’ olarak sınıflandırıldı.” dedi.
Nedime Serakıncı, mevcut verilere göre, bu iki varyantla ilgili, “Ülkelerin son 3 ayda COVID-19 nedeniyle hastane yatışları yüksek oranlarında seyrediyor ve virüsün daha yaygın hale gelebileceğine dair işaretler var. Ancak rakamları dikkatli incelediğimizde bu yılın başında görülen seviyelerin oldukça altında olduğunu görüyoruz. Bu da COVID-19 rakamlarında görülen yükselişin sosyal bağlantılı olabileceğini söylüyor.” değerlendirmesini yaptı.
Pirola varyantının semptomları grip ve influenza ile örtüşüyor
Serakıncı, Pirola varyantının belirtilerini boğaz ağrısı, burun akıntısı, burun tıkanıklığı, hapşırma, balgamlı veya balgamsız öksürük, baş ağrısı, ses kısıklığı, kas ağrısı ve koku duyusunda değişiklikler olarak sıraladı.
Bu semptomların, influenza ve grip ile de örtüştüğünden test yaptırmayan bireyler tarafından daha hızlı bulaşa neden olduğunu ifade eden Prof. Dr. Serakıncı, Pirola varyantına ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:
“Elimizdeki veriler, Pirola varyantının Omicron’dan daha ağır veya tehlikeli olmadığına işaret ediyor. Mevsim geçişlerinde her zaman olduğu gibi risk gruplarındaki bireylerin kendini koruması gerekiyor. Zaten influenza için de aynı durum geçerlidir. Risk grubunda olan bireyler, yaşlılar ve kronik rahatsızlığı olanlar ve bağışıklık sistemi baskılanmış olanlar, uzun süreli kapalı ve kalabalık ortamlarda bulunmamaya veya mümkünse havalandırmaya dikkat etmeli ve gerekiyorsa maske kullanarak korunmalı.”
Eris varyantında boğaz ağrısı ve ishal ön planda
Eris varyantının semptomlarında diğer belirtilerin yanı sıra boğaz ağrısı ve ishalin öne çıktığına işaret eden Serakıncı, tat ve koku duyu değişikliği, öksürük, kas ve baş ağrısı, burun akıntısı, nefes darlığının görülebildiğini, varyantın kronik rahatsızlığı bulunan ve zayıf bağışıklık halinde alt solunum yolları rahatsızlıklarına yol açabileceğini söyledi.
“Aşılarını yaptıran ve COVID-19 geçirenlerin gerekli antikoru taşıyabileceği görüşündeyim”
Nedime Serakıncı, aşıların bu varyantlara etki edip etmediğine ilişkin, “Pirola ve Eris varyantlarının mevcut bağışıklık sistemimizden kaçabilme riski taşıyor. Bu nedenle, koronavirüse yakalanma riski yüksek gruplara, korumalarını artırılmalarını, aşıları yoksa COVID-19 aşısı olmalarını, sonbahar aylarında influenza aşılarını da ihmal etmemelerini öneriyoruz. Ancak bunun sadece bir tedbir olduğunu belirtmek ve kişisel hijyene de dikkat etmek gerektiğini hatırlatmalıyım.” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Serakıncı, Eris varyantının Pirola varyantından daha yaygın olduğuna dikkati çekerek “Genomik araştırmalar, Pirola varyantının hala düşük yaygınlıkta olduğuna işaret ediyor. Virüsteki mutasyonların aşı ve daha önce COVID-19 geçirenlerin bağışıklık karışımından üretilen antikorların yeterince eşleşmeyeceği ve bu nedenle yeterli koruma sağlamayacağı riskinin bulunduğunu belirten görüşler var. Ancak aşılarını yaptıran ve COVID-19 geçirenlerin bu varyantlara bağışıklık için gerekli antikoru taşıyabileceği görüşündeyim.” dedi.
“Domuz gribinin ikinci yılındaki gibi bir tablo oluşabilir”
Prof. Dr. Serakıncı, yeni varyantların kapanmayı ve kapalı alanlarda zorunlu maske kullanımını geri getirip getirmeyeceğine ilişkin, şunları kaydetti:
“Bu iki varyant nedeniyle kapanmayı gerektirecek bir durum bulunmuyor. Ancak bu yıl kış aylarında, domuz gribinin ikinci yılındaki gibi ağır grip vakalarının görüleceğini düşünüyorum. Biraz daha açarsak tek başına influenzanın olduğu kışlardan biraz daha yaygın ve ikili üçlü enfeksiyonların görüleceği bir kış olacağını tahmin ediyorum. Özellikle riskli gruptakilerin aşı ve maske gibi kişisel tedbirlere dikkat etmeleri, yeterli uyku, sağlıklı beslenme ve egzersizKoronavirüsün iki yeni varyantına tedbir şart gibi takviyelerle bağışıklık sisteminin desteklenmesi yerinde olur. Ek olarak bulunduğumuz ortamlarda hava sirkülasyonuna dikkat edersek genel olarak bu kışı büyük bir sorun yaşamadan atlatacağımızı düşünüyorum. Böylece virüslerin alınacak tedbirlerle virüslerin yayılımını ve şiddetini kontrol etmek bizim elimizde.”
Her zaman yeni varyant ihtimali bulunduğunu belirten Serakıncı, “Fakat bu varyantların COVID-19 ile ilk tanıştığımız kış veya ikinci kış seviyesindeki gibi bir tehdide dönüşmesini beklemiyoruz. Grip ve influenzanın yaygın olduğu dönemlerde gösterdiğimiz azami dikkati göstermemiz durumunda normalden çok daha zorlu bir kış geçirmeyi beklemiyorum.” diye konuştu.
Prof. Dr. Nedime Serakıncı, kronik rahatsızlığı bulunan ve bu belirtileri gösterenlerin doktora gitmelerini ve COVID-19 testi yaptırmalarını önerdi. Serakıncı, sözlerini şöyle bitirdi:
“COVID-19 yeni varyantları ile influenza ile örtüşen semtompları göz önüne alarak COVID-19 testinin yanı sıra üst solunum yolu enfeksiyon testleri de yapılırsa her ağır grip vakasını COVID-19 olarak nitelendirme durumuna düşmeyiz. Böylece etken ajan tam belirlenmiş olur ve daha sağlıklı veri ile tedaviye ulaşılmış olur.”