Menenjitte erken teşhise dikkat
Dünyada her yıl yaklaşık 2,5 milyon kişide menenjit görülüyor. Bu vakalardan yaklaşık 135 bini hayatını kaybediyor.
Menenjit uzun yıllardır bilinen ciddi ve tehlikeli bir hastalık. Beyin ve omuriliği saran zarın iltihaplanmasıyla gelişen menenjitin pek çok türü bulunuyor. Viral menenjit türleri kolayca atlatılabiliyor. Ancak bakteriyel olanlar için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Özellikle de her yıl dünya üzerinde 1,2 milyon kişide görülen meningokokların etken olduğu menenjit için…
Bu denli ciddi bir sağlık sorunu olan menenjit, pek çok hastalık gibi erken teşhisi halinde başarıyla tedavi edilebiliyor. Peki menenjit belirtileri neler? Hangi türlerine karşı dikkat etmek gerekiyor? Hastalıktan korunmak için neler yapılmalı?
Merak edilenleri Sağlık Bilimleri Üniversitesi Haydarpaşa Numune Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Asuman İnan, TRT Haber’e anlattı.
Hastalığın en genel bulguları ateş, baş ağrısı, kusma, ense sertliği, uykuya eğilim, şuur bozukluğu, nöbet geçirme. Meningokok menenjitinde deride döküntüler de gözleniyor.
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Haydarpaşa Numune Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Asuman İnan
Meningokok menenjitinde belirtiler ne?
Menenjite virüsler, bakteriler ve parazitlerin yol açtığını söyleyen Doç. Dr. İnan, özellikle bakteriyel sebeplerle gelişen menenjit türlerine dikkat çekiyor:
“Pnömokok, haemophilus influenza ve meningokok bakteriyel menenjitlerin en sık görülen etkenleri. Ancak Türkiye’de haemophilus influenza ve pnömokok aşılarının rutin kullanıma girmesiyle bunların oluşturduğu menenjitler büyük ölçüde azaldı.”
Menenjitler işitme kaybı, beyin hasarı, böbrek hasarı, uzuv kayıpları ve sinir sistemi sorunları gibi kalıcı problemlere, hatta ölüme bile sebep olabiliyor. Bu nedenle hastalığın erken teşhisi büyük önem taşıyor. Peki, menenjit hangi belirtilerle kendini ele veriyor? Doç. Dr. İnan’dan öğreniyoruz:
“Hastalığın en genel bulguları ateş, baş ağrısı, kusma, ense sertliği, uykuya eğilim, şuur bozukluğu, nöbet geçirme. Meningokok menenjitinde deride döküntüler de gözleniyor.”
Ancak tüm bu bulgular yenidoğan bebeklerde daha farklı olabiliyor. Doç. Dr. İnan, bebeklerde belirtilerin bu kadar tipik olmadığını söyleyerek, “Sadece yüksek ateş, sürekli ağlama, hareketlerde yavaşlama, uykuya eğilim, beslenememe, bıngıldakta kabarıklık, bebeğin vücudunda veya boynunda sertlik tek başına menenjit bulgusu olabilir” diyor.
1 yaşın altındaki çocuklarda risk artıyor
Bakteriyel menenjitlerin görülme zamanı türlerine göre farklılık gösteriyor. Haemophilus influenza daha çok sonbahar ve kış aylarında, pnömokok ve meningokok ise kış ve ilkbaharda etkili oluyor.
Bu hastalık her yaş grubunda görülebiliyor. Ancak özellikle 1 yaşından küçük çocuklarda risk daha yüksek oluyor. Doç. Dr. İnan, diğer risk gruplarını ise şu şekilde anlatıyor:
“Küçük çocuklar, öğrenciler, askerler gibi kalabalık ortamda yaşayanlar bunlar arasında. Hacca gidenler gibi hem kalabalık ortamda bulunup hem de riskli bölgelere seyahat edenler, dalaklarıyla ilgili sorunu olanlar, bağışıklık yetmezliği olanlar risk gruplarında yer aldıkları için hastalığı ağır geçirebilirler.”
Meningokok menenjiti insandan insana enfekte olan kişinin salgılarıyla bulaşıyor. Özellikle hastalarla yakın temasta bulunan aile bireyleri veya arkadaşlarına bulaşabiliyor.
Erken tanı tedavide başarı sağlıyor
Doç. Dr. İnan, meningokok menenjitinin tedavisinin nasıl yapıldığına ilişkin soruya ise şu yanıtı verdi:
“Erken tanı konulursa tam bir tedavi yapmak mümkün oluyor. Menenjit tanısı konulan hastalar mutlaka hastaneye yatırılıyor. Damar yoluyla uygun antibiyotikler verilerek tedavi ediliyor.”
Hastayla yakın temasta bulunan kişilere de bulaşmaması için hekim kontrolünde profilaksi (önleyici ve koruyucu) tedavi uygulanabiliyor.
“Bakteriyel menenjitten korunmada eldeki en önemli ajan aşılar” diyen Doç. Dr. İnan sözlerini şöyle tamamlıyor:
“Meningokok menenjiti için de etkili aşılar var. Hekim önerisiyle risk grubundakilere uygulanması mümkün. Özellikle endemik bölgelere, örneğin hac ziyareti için Arap Yarımadası’na gidecek kişilere yapılabilir. Yine kompleman eksikliği olanlar, dalağı alınmış ya da dalak fonksiyonları tamamen kaybolmuş kişilere de öneriliyor.”