Tarımsal Planlamanın Amiral Gemisi Hububat ve Yağlı Tohumlar Olacak
Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, tarımsal üretim planlamasından tarım sayımına, gıda enflasyonundan et ve sütteki gelişmelere, tarım desteklerinden ürün fiyatlarına pek çok konuda sorularımızı yanıtladı. Yumaklı, özellikle tarımda üretim planlaması, sözleşmeli üretim, hayvancılık, gıda arz güvenliği ve ihracat yasakları konusunda önemli açıklamalar yaptı.
Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Ekonomi Gazetesi’nin yayınladığı Tarım Gazetesi’ne çok önemli açıklamalar yaptı. Ekonomi Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ, Genel Koordinatör Vahap Munyar ve Tarım Yazarı Ali Ekber Yıldırım’ın sorularını yanıtlayan Bakan İbrahim Yumaklı, tarımsal üretim planlamasında amiral gemisinin hububat ve yağlı tohumlar olacağını söyledi.
Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, tarımsal üretim planlamasından tarım sayımına, gıda enflasyonundan et ve sütteki gelişmelere, tarım desteklerinden ürün fiyatlarına pek çok konuda Ekonomi Gazetesi’nin sorularını yanıtladı. Yumaklı, özellikle tarımda üretim planlaması, sözleşmeli üretim, hayvancılık, gıda arz güvenliği ve ihracat yasakları konusunda önemli açıklamalar yaptı.
Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı sohbete başlarken tarım ve gıdanın gündeme gelme biçiminden yakındı. İlk soruyu Bakan İbrahim Yumaklı bize sordu, sonra da biz sorularımızı sorduk.
Yumaklı sözlerine şöyle başladı: “Sizin aylarca üzerinde çalıştığınız, kafa yorduğunuz ve belli bir formata getirdiğiniz, sonunda uygulamaya başladığınız bir konu, negatif bir olay kadar gündem olmuyor. Negatif konular daha çok gündem oluyor. Ben size sorayım, tarımla ilgili aklınız gelen ilk şey nedir?
Hakan Güldağ: Tarım alanları daralıyor. 12.Kalkınma Planı’nda tarımın Gayri Safi Milli Hasıla’daki payının düştüğünü görünce üzüldüm.
Vahap Munyar: Çiftçinin yaş ortalaması çok yüksek. Bildiğim kadarıyla 55’ti, 58 oldu.
Sokaktaki Vartandaş “Tarım Bitti” Diyor
İbrahim Yumaklı: Sokaktaki vatandaşa sorduğunuzda “tarım bitti” diyor. Ya da “ne yediğimizi bilmiyoruz” diyor. Yani söylemek istediğim şey, zeytin fıçısının içerisine giren adamın oluşturduğu gündem, Türkiye’deki zeytin ve zeytinyağı üretimimiz, avantajlarımız, geliştirmek için yapılanlar kadar gündem olmuyor. Bu sokaktaki vatandaşın belki gündemi değildir ama genel olarak ülkenin gündemine de negatif şeyler giriyor. Halbuki daha önce de konuşmuştuk. Gıda Kontrol Genel Müdürlüğü’nün gıda güvenliği ile alakalı olarak ya da güvenilir gıda ile alakalı rutin denetimleri vardır. Bir yıllık planlamaları var. Milyonlarca denetim yapılır. Onu biraz daha Türkiye’nin gündemine sokalım ve insanlar sürekli negatif bir değerlendirme yapmasın diye 21 Ağustos’tan itibaren 3’er haftalık periyotlarla gıda denetimlerine başladık.
Gıda Denetimleri ile Amaç Ceza Kesmek Değil
İlk olarak toplu tüketim, toplu gıda olan yerlerde başladık. Lokantalar, restoranlar, kafeler, oteller, ikinci grupta, kasaplar, şarküteriler yani et ve et ürünleri, süt ve süt ürünleri ve diğer ürünler. Bunların hepsi için denetime başladık bu bitti. Şimdi fırınlar, pastaneler yani özellikle bu gruptaki ürünler devam ediyor. Sene sonuna kadar devam edecek bir takvimimiz var. Buradaki amacımız birinci etapta; yakalayalım cezayı basalım değil. Gıda sektöründe tekrardan bir algı oluşturmak istiyoruz. O algı nedir? Tarım ve Orman Bakanlığı bundan önce yaptığı metodun da üstünde bir denetim mekanizması uyguluyor Kendilerini kontrol etsinler. Daha sonra 2024 programımızda da üretim proseslerine de girilecek.
Buradaki ana amacımız insanların güvenilir gıda hakkı, gıdaya ulaşma konusunda herhangi bir toleransımızın olmadığını göstermek. Biz tekrarlanarak, kasıtlı olarak ve bilerek yapılan veya bilmeden insanların güvenilir gıdaya ulaşmasında teknik, hijyenik ve saklama koşullarına uymayanlara her şeyden önce idari para cezası, işyeri kapatma gibi cezalar uyguluyoruz. Ayrıca bazı durumlarda savcılığa suç duyurusunda bulunuyoruz. Hiç kimsenin kasti olarak bir şey yapmasına izin vermeyeceğiz. Bu sadece bunlarla sınırlı değil, genişleyerek ve gelişerek devam edecek.”
-İbrahim Bey, bakanlığınızın ilk 5 ayı nasıl geçti?
– Sadece 5 ay olarak düşünmemek lazım. Yaklaşık 1,5 yıl artı 5 ay. Çünkü ben bakan yardımcısı iken de Vahit Bey ile çalışırken alanım dışında özellikle şu anda Türkiye’nin gündemine gelen projelerin içerisinde bizatihi oldum. Zaten projelerin koordinasyonu da bendeydi. İç genelge yayınlanmıştı ve projelerle ilgili benim koordinasyonumda yürüyeceği tüm teşkilata duyurulmuştu. Orada iki şey yapmıştık. Bir tanesi gündelik çalışmalardan bağımsız, kısa, orta, uzun vadeli projeler. Neler var bunları çıkartalım. Bunlar eskiden bu yana bakanlığın yaptığı çalışmaların nihayete erdirilmesi şeklinde de olabilirdi. Gündeme gelmiş yarıda kalmış çalışmalar da olabilirdi. Ya da yeni normal dediğimiz, birden bire yani ne oldu önce 2020-2021 pandemi, sonra ülkeler arası anlaşmazlıklar, Rusya-Ukrayna Savaşı, Bugün geldiğimiz durum; gıda güvenliği konusu, gıda arz güvenliği konusu, gıdamızı öncelikle nüfusumuza göre tedarik etme, sağlama, üretme konusu yeni normallere göre üzerinden geçilmesi gereken bir husustu.
“Tarım Cebimde” Uygulaması Çiftçiye Büyük Kolaylık
Birincisi projelerde günlük konular dışında ne yapmamız gerektiği konusuydu. İkincisi de teknoloji kısmıydı. Teknoloji kısmını da yine kısa, orta, uzun dönem diye ayırdık. Onlardan en önemlisi de “Tarım Cebimde” uygulaması. Gösterge olarak söylüyorum. Bir tanesi buydu. Bizim çiftçilerimizin, üreticilerimizin bazı süreçlerini kısaltmak. E devlet üzerinden Çiftçi kayıt Sistemi’ne olan başvurularını yapabilme. Eski uygulama da devam ediyor. Bazıları onu tercih etmeyebiliyor. Onlar gene eski usul devam ediyor.
Daha önce Çiftçi Kayıt Sistemi(ÇKS) güncellemeleri nasıldı? Ben gidiyordum muhtardan ve azadan bir imza alıyordum. Ondan sonra ziraat odasına gidip çiftçi olduğuma dair belge alıyordum. Diğer evraklarla birlikte ilçe veya il müdürlüğüne gidiyordum. Bu, buradan Beşiktaş’a gidiyorsunuz gibi bir şey değil. Bazı şehir merkezlerine veya ilçe merkezlerine çok uzun kilometrelerce yol oluyor. İnsanlar işini bırakıp buraya gitmek zorunda kalıyordu. Şimdi böyle bir şey yok. Bu uygulamayla beraber bunun aplikasyonunu da yaptık ister bilgisayardan isterse cep telefonundan ÇKS’yi iki dakikada yapıyor. Eğer aynı şeyleri yapacaksa güncellemesi gerekiyor.
Bunun dışında ben bu zamana kadar ne ekmişim ne kadar destek almışım benim kayıtlı kaç hayvanım var, bunların aşı durumları, desteklemeler güncel olarak burada var.
Aynı zamanda kentte yaşayanların evcil hayvanları var. Evcil hayvanlarla ilgili de çip takıldı takip ve bilgiler buradan yapılıyor.
En Önemli Çalışma; Üretim Planlaması
-Üretim planlaması en güncel konulardan birisi. Önce yasa değişikliği yapıldı sonra yönetmelik çıkardınız. Bu yönetmelik tartışma da yarattı. Nedir buradaki hedefiniz, amacınız?
– Önümüzdeki en önemli çalışma elbette üretim planlaması. Hep şikayet edilen konu. Biz planlı üretim yapmıyoruz. Üretim planlaması ile ilgili bu nasıl olabilir, neler olmalı? O dönemden beri çalışmaya başladık. Öncelikle yapmamız gereken Tarım Kanunu’nda değişiklikti. Onunla ilgili çalışma yaptık. Çünkü yasal mevzuatın buna uygun hale getirilmesi lazımdı. Ama neden bunlara ihtiyaç duyuldu? Ben gene o yeni normal dediğimiz pandemi, savaş, iklim değişikliği, su kısıtı, artan nüfus, gıda milliyetçiliği bizim için önemliydi. Dolayısıyla biz yeni normallere göre tarımsal üretimimizi planlayalım dedik. Tabii bunlar Türkiye için kolay işler değil. Çünkü, çiftçi alışkanlıkları var. Davranışları var. Oluşmuş eko sitem var. Yani ben karar verdim, mevzuatı da çıkardım haydi bakalım tarımsal üretim planlaması yapıyoruz arkadaşlar yarından itibaren diye, böyle bir şey yok. Dolayısıyla ilk olarak tarım kanunu değişikliği gerekiyordu. O değişiklik 5 Nisan 2023’te yasalaştı. Ondan sonra da yönetmelik çalışmalarına başladık. Asma buradaki konu şu; sadece yasada veya yönetmelikte yapılacak bu değişiklik yetmeyecektir. Başka alt başlıkları da var. Sözleşmeli üretim. Çiftçi kayıt sisteminin kayıtlılık sistemini değiştirmemiz gerekiyordu. Çünkü ÇKS’de sadece birisi kira kontratını getiriyorsa yada tapusunu getiriyorsa kaydedebiliyordu. Bu da bütün Türkiye’de yüzde 65’ler civarındaydı. Bizim bu oranı yukarı çıkarmamız gerekiyordu. Dolayısıyla biz bakanlığın kabul ettiği diğer kayıt sistemlerini de bu kanunla beraber geçirmiş olduk. Neyi söylüyoruz burada? Örneğin adam Hazine arazisini ekiyordu. Üretim yapıyordu. Ormanlık sahada 100 yıldır orada yine bazı üretimleri var. Onları bu sistemin içine nasıl alırız? diye çalıştık. Ürün desenimizi, fırsatlarımızı, tarımsal üretimimizi, güçlü ve zayıf yönlerimizi bu süreç içerisinde incelemeye devam ettik. Yasal düzenlemeler, üretim planlamasının nasıl yapılacağını Temmuz-Ağustos’tan itibaren 81 ilimizde toplantılarla anlatmaya başladık. Bütün sektör paydaşları ile bir araya geldik.Tamamını hiç dahil etmediğimiz il kalmadı. Dahil etmediğimiz sektör olmadı. Bunlardan aldığımız geri dönüşlerle yaptığımız çalışmaları bir daha gözden geçirdik. İkincil mevzuatı bu talepleri de dikkate alarak hazırladık. Yapmamız gereken düzeltmeleri de ekledik. Geçen 14 Eylül’de yönetmelik Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi.
Bütün Ürünleri Planlamak Mümkün Değil
-Planlamayı herkes istiyor ama yasal düzenleme ile birlikte tartışmalar da başladı. Nasıl bir planlama yapacaksınız? Öncelikleriniz ne olacak?
– Bir defa en başta karar vermiştik, 81 ilde de teknik komiteler kurulsun diye. Bu komiteler içerisinde çiftçi teşkilatları, sivil toplum kuruluşları olsun. Ziraat odası da var, ticaret ve sanayi odası da. O ildeki valiliğin de olması gerekiyor. Bakanlıktaki arkadaşların da olması gerekiyor. Şu anda bu komitelerin kurulması çalışmaları devam ediyor. Ayrıca o ürünleri belirlerken nelere dikkat edilmesi gerekir?
Su kısıtı merkezde. Ülkedeki tarımsal sanayi ile ilgili durum, toprakla ilgili durum, iklim değişikliği, çiftçi alışkanlıkları gibi durumlar da gözetilerek diyecekler ki buradaki üretim deseni budur. Bir parantez açayım bu arada Türkiye’deki bütün ürünleri sizin planlamanız mümkün değildir. Bu belli bir oranını diyelim ki yüzde 70-80’nini kapsayacak bir çalışma olur. Sonra onları genişletmeniz gerekecek. Bir anda her şeyi yapabilir misiniz? Böyle bir şey mümkün değil. Yaparsınız da üretim planlamasına belki 5 sene sonra geçersiniz. Dolayısıyla bunu yapalım dedik. Teknik komitelerden gelecek bilgiler Tarımsal Üretimin Planlanması Kurulu diye bir kurulumuz var bakanlık merkez teşkilatında. O kurulda hepsi konsolide edilecek. Teorik çalışma ile sahadaki pratik çalışma birbirleriyle karşılaştırılacak. Çünkü bu planlama kurulu da geçmişten gelen bütün istatistikleri bugüne kadar bakanlığın elindeki bilgileri o il bazında onlarda teorik olarak çalışmış olacak. Sahadan gelenler konsolide edilecek ve karşılaştırıldığında farklara bakılacak. Atıyorum A ilinde öyle bir tablo çıkmış ki ortaya pratikle teori arasında çok büyük fark var. Onların sebebi araştırılacak. Örneğin su kısıtı. Türkiye’nin 2100 yılına kadar su sümilasyonları yapılmış durumda. Diyelim ki su problemi var. Ama orada öyle bir üretim deseni çıkmış ki isteseniz bile onu yapamazsınız. O zaman bu planlama kurulu geri dönecek diyecek ki teknik komiteye çalışın bunu biz burada bir farklılık görüyoruz. Çalışın giderek kendisi de gidip orada o farklılığın sebebini onlarla birlikte konuşacak. En nihayetinde mutabık kalınanlarda üretim yapılmadan evvel bu planlamalar çiftçilere duyurulacak. Burada sadece ben temel olarak şunun altını çizmek istiyorum. Biz bir yazı yazdık herkes bunu anlasın anlayışında hiçbir zaman değiliz olmayacağız. Bizat yerinde mümkün olduğu kadar çiftçilere ulaşacağız.
-Hakan Güldağ: Biz yıllar önce Ali Ekber Yıldırım’ın yazdığı bir haberi Mehdi Bey(Eker) döneminde “Tarımda Havza Devrimi” diye manşetten verdik. Yine anlattığınız gibi havza bazında üretimin planlanmasını öngörüyordu. Acaba ne eksik kaldı? Neden işlemedi? Ayrıca sizin yaptığınız bu planlamada uymayanlar için bir yaptırımı olacak mı?
– Yaptırımı kanunda var. Elbette devlet aklının Türkiye’nin tarımsal geleceği ile ilgili hiçbir şey düşünmemesi mümkün değil ki? Zaten bizde biraz önce söyledim. Hep öyle bir algı var. Birisi geldi öncekilerinin tamamını çizdi. Kendisi yeni bir şey oluşturdu. Böyle bir şey olamaz ki. Devlet dediğiniz devamlılık esası içeren bir şeydir. Bizde çalışmalarımızdan onlardan yararlandık. Ancak, şu anda onların güncellenmesi gereken, orada çok ciddi bir çalışma var çünkü.(Ali Ekber Yıldırım’a bakarak) siz daha iyi biliyorsunuz.
Yıldırım: Havza modelinde 16 ürünle ilgili çalışmalar yapıldı. 16 ürün desteklenecekti. Ülke 30 havza olarak değerlendirilmişti. Devlette devamlılık esas dediniz. Doğrusu öyle olması gerekir. Fakat, öyle olmadı. Mehdi Bey’den sonra Faruk (Çelik) göreve geldi ve “30 havza olur mu her ilçe bir havza olacak” dedi ve Türkiye’nin havza sayısı 30’dan 941’e çıktı. Gelen onu yok etmiyor ama rota değişti. Havza modeli boşa çıktı. Siz anlatırken aslında havza modeli zihnimde canlandı. Orada da iklim, su, rüzgar, toprak gibi bir çok kritere göre üretim planlaması öngörülmüştü.
Yumaklı: Biz şuna baktık, ihtiyaç ne? Üretim planlaması bir ihtiyaç mı? Bu konuda yapılmış çalışmalar ne? Zaten doğal olarak onlardan alıyorsunuz. Bunların içerisinde güncellemeniz gereken şeyler var. Yeni normaller dedim ya. En önemli kısmı bu. O dönem belki A bitkisiydi ama bugün belki B bitkisi. Ama hiçbir zaman o devlet aklı o yapılan çalışmalar, bu devletin çok iyi eğitim görmüş, saha bilgisi çok iyi bir sürü insanı var. Şöyle bir şey zaten rasyonel de değil. Ben geldim bunu böyle değiştiriyorum değil yani.
Sizler geçmişten bahsediyorsunuz. Ben yeni normallere göre ileriye doğru bakarak gidiyorum. Yapılmış olan çalışmalardan bizim ihtiyacımız olanları alarak devam edeceğiz.
Planlama 100 Milyonluk Nüfusa Göre Yapılmalı
– Yeni normalde öncelikler neler?
Yeni normalde iklim değişikliği, su, nüfus hareketleri, toprak durumu bunların hepsi var. İşte zaman zaman bakıyoruz çalışmalara 100 milyonluk nüfusa ulaşacağız biz. Planlama 100 milyonluk nüfusa göre yapılmalı. Sürdürülebilir bir üretim olması gerekir. Bu sürdürülebilir üretimi verimli yapmanız gerekir. Bu sürdürülebilir ve verimli üretiminizin kaliteli ürünler olarak çıktısının olması gerekir. Bunları kayıt altına almanız gerekir. Çünkü ölçemediğiniz şeyi planlayamazsınız. Tarım kesimine yatırımların bunlardan elde edilecek olan yatırımların daha da ileriye götürülmesi için yatırımların aynı şekilde hız kesmeden devam ettirmeniz gerekiyor.
– Burada sizin öne çıkaracağınız ürünler neler olacak? Vahit Kirişçi stratejik ürünler, un, şeker, yağ demişti.
– Bunun çalışması var. Şimdi söylemeyeyim. Tartışması devam ediyor. Bir ürün grubu elbette var. Hububat grubu bu işin amiral gemisi olacak. Onun dışında yağlı tohumlar mutlaka olacak. Siz işi ne kadar mükemmele götürmek isterseniz o kadar zaman alacak. Olayın kapsamı genişleyecek. Dolayısıyla bunu başlatıp büyük oranda tarımsal üretimi kapsayacak şekilde başlatıp çiftçi alışkanlıklarını da değiştirecek bir süreç olacak. Biz bununla alakalı olarak başlattığımız andan itibaren de birden bire Türkiye’de trajik bir değişiklik olmayacak ki bununda bir süresi olacak ama bu 10 yıllar olmamalı. Hatta 5 yıllar olmamalı.
– Tarımsal Üretim Planlaması Kurulu’nun sadece bakanlık bürokratlarından oluşmasına ilişkin tartışmaya ne diyorsunuz?
-Evet, şöyle şeyler duyuyoruz. “Tamamı yine bürokratlardan oluşuyor” deniliyor ya, değil yani. İhtiyacımız olduğunda üniversitelerden, sektörden, sivil toplum kuruluşlarından davet edeceğiz. Daha önce Ali Ekber Bey’e söyledim diye hatırlıyorum. Bunlar hepsi toplumsal mutabakatla olacak şeyler. Eğer her şeyi mevzuatla şununla bununla halledebiliyor olsaydık dünyanın hiçbir ülkesinde cinayet olmazdı, hırsızlık olmazdı. Yani bu toplumsal mutabakatı gerektirir bir şey. Söylediğimi çok iyi hatırlıyorum. Tarım siyaset üstü olmalı. Tarım gelecek için hava kadar su kadar özgürlük kadar önemli bir şey. Ülke bazında düşünürsek milli güvenlik meselesidir. Yani bunun siyaset üstü olması ve toplumsal mutabakatı sağlamamız gerekir.
Pilot uygulama olacak mı?
– Pilot uygulama ile bu yıl başlayalım mı diye düşündük, ama sonra şöyle düşündük; önümüzdeki ekim döneminde kadar hazırlık zamanımız var. Teknik komiteler oluşturuluyor. Şöyle baktığımızda 2024’ün Haziran sonunu alsak.
– Şu anda 2024’ün hububat ekimi yapılıyor.
– Yani 2024’ün ekim dönemi olarak bakmak lazım. Dolayısıyla biz bu işi daha da öteleyecek bir şey olsun istemiyoruz. Pilot değil büyük oranda bu işi kapsayacak bir hale getirdiğimizde tüm Türkiye’de uygulamaya geçecek. Halihazırda bunun çalışmaları devam ediyor. Kafamızda net olmayan bir şey yok. İnce detaylardayız aslında Bu da olmadı denilecek bir şey olsun istemiyoruz. Bu fırsatı da kaçırırsak yazık olur. Ülke olarak söylüyorum.
Tarım Destekleri 3 Yıllık Açıklanacak
– Tarım destekleri ile ilgili çalışmalarınız ne durumda?
– Bu sene bitmeden biz bunu yayınlamayı planlıyoruz. Geleceğe doğru 3 yıl. Tarımsal üretim planlaması tek başına bir şey değil. Destekleri entegre etmezseniz, sözleşmeli üretimi entegre etmezseniz, ekilmeyen tarım arazilerini entegre etmezseniz bir anlamı olmaz. Top yekün bir çalışma var. Her şeyi konuşuyoruz. Tek korkum bunun tamamlanmadan bir şekilde sahaya sürülmesi ve üzeride tepinilmesi. Biz çalışmamızı tamamlayalım, mümkün olduğu kadar görüşü dahil etmeye çalışıyoruz.
– Sözleşmeli üretimde tek tip sözleşme mi olacak?
-Tek tip değil, tip sözleşme olacak. Diyelim ki hayvansal üretimin sözleşmesi ile bitkisel üretimin sözleşmesi farklı olur. Bitkisel üretimde arkadaşlar onu da çalışıyorlar. Ana sözleşme olsun ve ürüne göre farklılaşan bölümleri olsun. Bu sözleşmelerin hepsinin bakanlıkta bir kopyası olacak. Bunun ilgili altyapı olması lazım. Haydi sözleşmeler gelsin diyecekseniz bunun altyapısını oluşturmanız gerekir. Türkiye’de sözleşmeli üretim yürümüyor değil, tıkır tıkır çalışan işletmeler, sözleşmeli üretim yapanlar var. Çok güzel örnekleri var. Birçok sektörde var. Bunu yaygınlaştırmak gerekiyor. En çok gelen şikayetler mağduriyetlerle ilgili. Alanın da satanın da mağdur olduğu zamanlar oluyor. Her ikisi de olmasın diye çalışıyoruz.
Tarım Sayımı 2026’da Bitecek
– Tarım sayımı konusunda TÜİK ile bir protokol yapıldı. Sayım nasıl yapılacak, yöntem belirlendi mi?
-Ali Ekber Bey, TÜİK(Türkiye İstatistik Kurumu)’in imkanları, tarım sayımı için altyapı açısından hiç sorunu yok. TÜİK ne yapacak? Aslında doğrulama yapacak. Yani sıfırdan bir veri oluşturmayacak. Dolayısıyla biz onlara o altyapıyı hazırlıyoruz şu anda. Arkadaşlar sürekli görüşüyorlar onlarla. Onlar bu tarım sayımını yapmak için altyapılarını gözden geçiriyorlar. Bizde onlara bunu yapabilmeleri için kendi veri setimizi hazırlıyoruz. Biz onlara buyurun başlayın diyeceğiz. Onun bir takvimi var zaten. Metodu TÜİK belirleyecek. Bizden yardım isterlerse destek vereceğiz.
– Sayım ne zaman bitirilecek?
-Tarım sayımı en geç 2026’da bitecek. Dediğim gibi TÜİK bir doğrulama yapacak. Mesela bizim kayıtlarımızda ekilmeyen arazisi miktarı 776 bin hektar. TÜİK buna bakıp evet doğru yada hayır daha fazla yada daha az diyecek. Ben ona buradaki veri setimi vereceğim. Ama o diğer bakanlıkların verisinden de yararlanacak. Metodu kendisi belirleyecek.
Gıda enflasyonundan rahatsızlık duymamak mümkün mü?
– Sayın Bakan, gıda enflasyonu hep gündemde. Artan fiyatlara karşı ihracat yasakları uygulanıyor. Bu kararlarda Tarım ve Orman Bakanlığı dikkate alınıyor mu? Her ay dünyadaki gıda enflasyon verileri yayınlanıyor. Türkiye ilk 4-5 ülke arasında. O listeyi görünce biz tarımda güçlüyüz, biz niye o listede yer alıyoruz diye bir rahatsızlık duyuyor musunuz?
– Duyuyorum tabi ki. Duymamak mümkün mü? Bizim gıda arz güvenliği dairemiz var. Geçen sene kurmuştuk. Buradaki arkadaşlar sadece Türkiye’yi değil, bütün dünyayı tarıyorlar. Dolayısıyla arzla ilgili herhangi bir sıkıntı olma ihtimalinde hemen biz Ticaret Bakanımız ile çok yakın çalışıyoruz açıkçası. Gündemli, gündemsiz toplantılarımız oluyor. Bunların üzerinden geçiyoruz. Zeytinyağında olduğu gibi, diğer ürünlerde olduğu gibi. Dolayısıyla arz güvenliği bağlamında bu daire çok iyi çalışıyor. Güncel ve benim her istediğim anda ulaşabileceğim ürünler bazında bir raporları var. Burada ne var. Hububat, zeytinyağı, baklagiller, patates, soğan, ayçiçeği ve tüm ürünler için dünya üretimi, fiyatları var. Bizim üretimimiz var. Stok değişimleri var. Risk değerlendirmeleri var. Öneriler var. Yani dünya piyasalarını ve Türkiye piyasalarını çok yakından izliyoruz. Ona göre tedbirler alıyor, kararlar veriyoruz. Bunlar hep güncelleniyor.
Gıda enflasyonunu sordunuz. Bizdeki beklenti enflasyonu kısmı, şu davranış biçimleri kendi hizasına gelince ben bunların düzeleceğine inanıyorum. Şöyle düşünelim, domates tarlada varsayalım 5 lira, 6 lira neyse, markette de 17 lira. Üretici bedava versin markette kaç para olacak, 11 lira olacak. Yüksek midir? Kimine göre yüksektir kimine göre değildir. Bu perspektiften bakarsak başka bir yere gidiyor. O yüzden benim düşüncem, yaşadığımız, bütün dünya yaşadı ama bizde niyeyse davranışlar kolay kolay yerine oturmuyor. O davranışlar değişince ben bunun da rayına gireceğini düşünüyorum açıkçası.
Türkiye, Hayvan Hastalıkların Ari Ülke Olacak
– Hayvancılık konusunda temel hedefleriniz nelerdir?
– Bu konu önemli. Yazarsanız da çok sevinirim. Bizim bütün Türkiye’yi hayvan hastalıklarından ari bir hale getirme hedefimiz var ve bunu yapacağız. Avrupa ülkelerinin büyük kısmı hastalıktan ari ise, Türkiye gibi bir ülkenin sürekli hastalık konuşmaması gerekir. Dolayısıyla burada kayıtlılık ve mekanizmalarınız ne. Duymuşsunuzdur, Erzurum’da 7-24 saat çalışan o hatta hayvan hareketlerini kesecek bir yapı oluşturduk. İlk zamanlarda problemli kamyonlar geliyordu. Şu anda o kadar azaldı ki, Şu anda bize şöyle geliyor, bizim ilçemizde küpesiz hayvan var yardımcı olun küpeleyelim çünkü hareket ettiremiyoruz.
– O zaman küpe affı çıkmayacak diyebilir miyiz?
– Artık bizim ülkemizde bu tür af, yani sadece küpe için değil herhangi bir şey için af konuşulmamalı.
Hububat Primleri 2024’te Ödenecek
– Hububat destekleri konusunda geçen sene sadece TMO’ya ürün verenlere buğdayda ton başına 1000 lira ve arpada 500 lira alım primi Eylül’de ödendi. Bu yıl herkese bu destek verilecek diye açıklama yapıldı ama ödemesi 2024’e bırakıldı. Ödeme tam olarak ne zaman yapılacak?
-İkisi arasında fark var. Geçen yılki uygulamada eğer ürününüzü TMO’ya getirirseniz, TMO’yu alım yapan bir kurum olarak düşünün insanlar diğerlerine de gidebiliyordu. TMO dedi ki – çünkü biz stok oluşturmak istiyorduk- TMO’ya getirirseniz biz size bunun primini vereceğiz. Bunu herhangi bir tüccarda yapabilirdi. Ama bu seneki farklıydı. Bu sene istedik ki genel bir destek olsun. Onu da destek kaleminden ödeyebiliyorsunuz ancak. Doğal olarak diğer destekler gibi hareket etmek durumundasınız. Bunun ödeme zamanı tamamen iki farklı uygulama olmasındandır.
– Sayın Bakan, çiftçiler her gün bana soruyor. Bu primi ne zaman alacağız diye?
– Çiftçi parasını bir an önce almak istiyor. Ona da hak veriyoruz. Ama iki farklı uygulama, iki farklı dinamik.
Pamuk ve Mısır için Ek Destek Çalışması Yok
– Pamuk, ayçiçeği, mısır ve diğer bazı ürünlerde maliyet artarken fiyatlar geçen yılın altında. Buna yönelik bir destek artışı veya benzeri önlem için çalışma yapılıyor mu?
Mısırla ilgili TMO’nun açıklamış olduğu fiyat, maliyetler üzerinden giderek açıkladık. Dolayısıyla mısırda güncellenmiş maliyetler üzerinden giderek fiyat açıklandı. Üreticinin zararı söz konusu değil. Ama şöyle bakarsak; ya geçen sene 5 bin 700 lira, bu sene 6 bin lira verildi. Biz oradan gitmiyoruz ki, maliyetlerin üzerinden gidiyoruz.
– Çiftçi de enflasyon şu kadar, benim maliyetlerim şu kadar arttı, fiyat artışı sadece yüzde 5,3 oldu diyor.
– Ama geçen senekine de bakalım nasılmış. Şöyle bir şey var. Sizin devlet olarak politikanız değişmiş olabilir stok yapma ihtiyacınız uluslararası konjonktür aklınıza ne gelirse. Dolayısıyla bir seneki uygulamanız başka bir sene farklılaşabilir devlet olarak bundan daha doğal bir şey yok. Burada dikkat ettiğimiz şey şu, çiftçi üretimini yaptığı üründen sürdürülebilir bir üretim için yapacak kadar yada yapmasını sağlayacak kar zarar ediyor mu etmiyor mu? Mısır için bunu söyleyeyim.
Ayçiçeği için hasat bittiği için daha da netleşiyor. Oradaki rekolte kaybını görüyoruz. Ülkenin toplamında problem oluşturacak kadar olmadı eldeki stoklar dikkate alındığında. Ayççeğinde primin artırılması gerektiğini düşünüyoruz biz. Eldeki stoklara da baktığımızda hiçbir şekilde problem yaşamayacağız. Hatta fazlamız bile var. Ama oradaki üreticilerin üretimi sürdürebilmeleri için desteklerin artırılması için çalışma yapıyoruz.( Bu çalışma sonucunda Edirne, Tekirdağ ve Kırklareli’ndeki üreticilere kilo başına ilave 50 kuruş fark ödemesi yapılması kararı 26 Ekim tarihli Resmi Gazete’de yayınlandı)
– Pamuk konusunda bir çalışma var mı?
– Pamuk için şu anda bir çalışmamız yok. Onu da görüyoruz. Fiyatların bir miktar yukarı doğru hareketlendiğini de görüyoruz.
Et ve Süt Fiyatları Gündemden Düştü
– Et ve süt konusuna gelirsek, Ulusal Süt Konseyi maliyet açıklıyor ama çiğ süt fiyatı hep tartışılıyor. Siz aynı zamanda Gıda Komitesi’ndesiniz. Çiğ süt fiyatı revize edilecek mi?
-Ulusal Süt Konseyi’nin açıkladığı fiyat referans fiyat. Dolaysıyla fiyat piyasada oluşuyor zaten. Uzunca bir süredir süt konusu Türkiye’nin gündeminden çıktı. Bu sebepten. Biz orada maliyetlerin doğru bir şekilde Ulusal Süt Konseyi’nde hesaplanıp hesaplanmadığına bakıyoruz. Bunu takip ediyoruz. Bizim arkadaşlar da hesaplıyor. Oradaki referans fiyatı Konsey belirli zamanlarda güncelleyecek. Burada her şey Ulusal Süt Konseyi’nin belirlediği referans fiyata bağlı değil. Dolayısıyla gözlemlediğimiz bir sıkıntı da yok.
İthalatta Her Şey Prosedürüne Uygun, Açık ve Şeffaf
– Et konusunda özellikle ithalat tartışılıyor. Bir milletvekilinin( CHP İstanbul Milletvekili Özgür Karabat) Et ve Süt Kurumu Genel Müdürü ve sizin danışmanınızın Brezilya’ya ithalat için gitmesini baz iddialarla gündeme getirdi. Bu konuda bir değerlendirmeniz olur mu?
– Bunlar gizli şeyler değil. Geçen seneden beri günlerce et fiyatları nereye gidiyor diye haberler vardı. Bunun bir backgroundu(arka planı) vardı. Maalesef bütün fiyat artışlarının sadece maliyete bağlanmadığını biliyoruz. Bu bir gerçek. Depremin birinci günü ile üçüncü günü arasında kilograma 30 lira fiyat konuldu. Karkas et fiyatına. Sektörde herkes bunu biliyor. Bunu hangi maliyetle açıklayabiliriz. Biz orada sektöre şunu söyledik. Bu sağlıklı değil. Eğer böyle devam ederse doğal olarak devlet refleksi bunu regüle edecek işlemi yapar. Sektör devam etti bu işe. Maalesef. Hepsini bir tutmak mümkün değil ama sektörü etkileyenler özellikle. Bir ilde 180 liraya kesiliyor ben 190’a çıkayım. Sosyal medya platformlarında bu fiyatın altına kesmeyin kardeşim. Maliyet, boşver maliyeti. Dolayısıyla ilk başlangıçta biz şöyle dedik. Et ve Süt Kurumu aracı kullanmadan önemli olan burası, kendisi gidecek bu regülasyonu sağlayacak karkas eti Türkiye’ye getirecek. Bunlarla ilgili süreçlerin hepsi şeffaf, açık, web sayfalarında yayınlanıyor. Günün sonunda biz Türkiye’deki bütün besicilerin malları ellerinde kalacak şekilde değil, piyasayı regüle edecek şekilde yaptık. Takip ediyoruz. Et ve Süt Kurumu dışında kimsenin karkas et ithalatı yapmasına izin vermedik. Burada önemli olan başlık buydu. Sonuçta piyasa stabil oldu mu? Maliyetleri takip ediyoruz, 190 lira maliyeti var karkas etin. Yaklaşık 240 lira civarında fiyat var. Hedef kıymanın 1000 liraya çıkmasıydı. Bunları biz gördük gereğini de yaptık. Ama sektörü regüle etmek için. Devlet dediğiniz mekanizma böyle çalışmak durumunda zaten. Biz bu arkadaşlarımızı piyasada ne oluyor ne bitiyor görmeleri için göndermeyelim mi?
İkincisi şöyle bir iddiası da vardı; getirilen etler bilmem ne firmasına satıldı. Sadece o firmaya değil ki, Web sayfasında var. Kimlere satıldığı da belli. Herkese eşit olarak satıldı. Talep edenlere tabi ki. Oradaki verilmek istenen mesaj ne çözemedim açıkçası. Bütün bunların hepsi denetime açık, şeffaf. Herhangi bir kamu zararı yok. Günün sonunda Et ve Süt Kurumu zarar etmeyecek. Elde etmiş olduğu bir kar olursa da Türkiye hayvancılığına harcayacak. Bana harcayacak durumu yok yani, kamu kurumu sonucunda.
-Sayın Bakan çok teşekkür ederiz.